30 Nisan 2012 Pazartesi

NEDİR BU DOKTOR DÜŞMANLIĞI?

AYDINLANMA

EMRE KONGAR

Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri aydın düşmanlığıdır.

Zaman zaman yatışan, zaman zaman güçlenen bu aydın düşmanlığının temelinde dört faktör olduğu düşünülebilir:

Birinci faktör, yükselen beklentiler ve bu yükselen beklentilere ulaşmak için gerekli çabanın gösterilmeyişidir:

Üniversiteye bile gitmemiş bir vatandaş, hayatının yaklaşık kırk yılını harcayarak profesör olmuş bir beyin cerrahının prestijini, gelirini, hayat standardını ister...

İkinci faktör, din, mezhep, ırk, milliyet, siyaset, yaşam görüşü farklılıklarından kaynaklanan bağnazlıktır:

Bağnaz insan, kendi düşüncelerine, inançlarına aykırı olan ya da aykırı olmasa bile bu düşünceleri, inançları sorgulayan insanları dışlar, onları düşman gibi görür.

Üçüncü faktör, edilgenlik ve çaresizlik duygusudur:

Yaşamından memnun olmayan, hayattaki amaçlarını gerçekleştirmenin, sorunlarını çözmenin yolunu bulamayan, yoksul ve çaresiz insanlar, mevcut koşullardan dolayı "başkalarını", "sorunlarını çözemeyenleri" sorumlu tutarlar.

Dördüncü faktör, özellikle siyasetten kaynaklanan toplumdaki popülist söylemlerdir.

Bu popülist söylemler hem cepheleşmeleri, düşmanlıkları besler, hem de geniş, yoksul kitleleri, kendilerinden farklı olan aydın kesimlere karşı kışkırtır.

* * *

Türkiye'de askeri darbe yönetimleri de, popülist sivil yönetimler de, aydın düşmanlığını körüklemişlerdir.

Her dönemde iktidarları sorgulayan aydınlar baskı altına alınmış, itip kakılmış, hapse atılmıştır.

Doktor düşmanlığı, aydın düşmanlığının özel bir biçimidir.

En basit örnek, mecburi hizmet konusunda verilebilir:

Türkiye'de özel girişim özgürlüğü vardır, piyasa mekanizması egemendir; herkes zorunlu eğitimi aldıktan ve meslekî standartlara göre gerekiyorsa stajını yaptıktan sonra, mesleğini istediği yerde icra edebilir...

Doktorlar hariç!

Sadece doktorlar, bütün eğitim ve staj gereklerini yerine getirseler bile belli bir süre Sağlık Bakanlığı'na mecburi hizmet yapmadan mesleklerini icra edemez.

* * *

AKP'nin sağlık reformu adı altında uygulamaya koyduğu ilkeler doktorlara da halkımıza da karşıdır:

Üniversite hocalarının sağlık hizmeti vermeleri neredeyse olanaksızlaşmıştır.

Muayenehane doktorluğu, giriş kapılarını bile ölçen bir denetim sistemi ile can çekişir hale getirilmiştir.

Devlette çalışanlar, "performans sistemi" adı altında zorlandıkları koşullarda, hiçbir hastaya doğru dürüst bir tedavi uygulayamayacak kadar yoğun bir iş yükü altına sokulmuştur.

Kamu hastanelerinin yönetici kadroları uzmanlardan temizlenmiş, yandaşlarla doldurulmuştur.

Özel hastanelerin bile kadrolarına el konmuş, isteyenin istediği doktoru istihdam etmesi engellenmiştir.

Hastalar beklenmedik katkı payları ödemeden kaliteli hizmet alamaz hale gelmiştir.

* * *

Aydınlara, doktorlara karşı genel yaklaşım bu olunca, zaten şiddete dönük feodal değerlerden kurtulamamış olan halkımız da bu ortamda, sağlıkla ilgili her türlü sorununu, çaresizliğini, doktorlara saldırarak ifade etmeye başlamıştır.

Son günlerde bütün kamuoyunu isyana sevk eden cinayet ve darp olaylarının arkasında yatan temel yapı budur.

* * *

Türk Tabipler Birliği ve İstanbul Tabip Odası bu sorunlarla başa çıkmak için canla başla uğraşmaktadır.

Medyada, Cumhuriyet ve bir-iki gazete dışında fazla bir yer bulamasalar da, çok ciddi çalışmalar yapmakta, halkımızın ve sağlık personelinin sorunlarını sürekli dile getirmektedirler.

Bu Pazar İstanbul Tabip Odası'nda seçimler vardır.

Bu seçimlerde de elbette her seçimde olduğu gibi yandaşlar, yönetimi ele geçirmek için çalışacaklardır.

Bütün doktorların bu seçimlere katılmaları ve bugüne kadar sorunlarına sahip çıkmış olan mevcut yönetime destek vermeleri, hem kendi meslekleri hem de halkımızın sağlık sorunları açısında hayati bir önem taşımaktadır.

Kendi sorunlarına ve kendi örgütüne sahip çıkmayanlar kimseden de anlayış ve yardım bekleyemez!



***Üstteki  yazıda Emre Kongar’ın  hekimler ve sağlık sistemi hakkında ki tesbitlerini bulmaktasınız. Hekimlik mesleği dışında ve de bu sistem içinde olmayan bir kişi sistemi eğer bu kadar iyi analiz ediyorsa demek ki her şey ayyuka çıkmış.

Sadece şunu öğrenmek istiyorum. Eğer bu yazılanlar yanlış ise hekimler çok iyi koşullarda çok iyi maaşlarla çalışıyor ise mecburi hizmete ne gerek var? Normal atamalar yapılsın bu güzel koşullarda çalışmak için herkes sıraya girecektir zaten….

Yok eğer mecburi hizmet devam ettirilecekse , demek ki sistemde yanlışlıklar ve eksiklikler var, düzeltilmesi gereken…
Umarım hekimler dahil herkes bu yazıdan üzerine düşen dersleri çıkarır ve daha aydın daha medeni koşullar için elini taşın altına koyar..

Bedelli doktorluk çıksa kaç kişi yararlanır hayal edemiyorum…

18 Nisan 2012 Çarşamba

Dr. ERSİN ARSLAN


“Genç bir hekim hunharca öldürüldü siz oturduğunuz yerde rahat mısınız “

Çok şey mi istiyoruz bilmiyorum ama yıllarımızı verdiğimiz bu güzide mesleğe biraz saygı ve itibarının geri kazandırılması artık şart ..

Öylesine zor ve meşakkatli bir eğitimden geçiyor ki doktorlarımız bir durup düşünmek gerek… onlara değer vermeden veya kızmadan önce bir değil bin kez düşünmeniz gerekiyor .. hiçbir şeyle ölçülemez hekimlerin yaptığı işin değeri hayatlarını vermişler çünkü bu mesleğe ..  daha eğitim aşamasında zorluklar nedeni ile intihar eden birçok genç hekim adayı var… ve tabi bunun yanında ilaçlar yardımı ile bu stresli eğitimi almaya devam edenler…

6 yıllık tıp eğitimi sonrasında uzmanlık sınavı denen bir illet ve sonrasında enaz 5-6 yıllık uzmanlık eğitimi  yani en az 12-13 yıllık bir eğitim gerekiyor halka hizmet edebilmek için . hekim olmayı seçenlerin zaten temel amacı insanoğluna yardım ama birde sonrasında zorunlu hizmet var .. zaten adamlar gönüllü seçmiş bu işi , gönüllü hizmet varken zorunluya ne gerek..

Bir hekimin devlete ve ailesine maliyetini hesaplayan var mı bilmiyorum ama yıllarca ailelerin gözünden dişinden sakınarak çocuğum doktor olsun diye verdiği uğraş sonrası bu güzide mesleğe sahip kişilerin değerini ne performans ölçebilir ne de başka bir şey .. herkes beyin veya kalp açamayacağına göre yılların eğitimini hiçe sayarak sen bu ay bir beyin açtın performansın düşük demek saçmalıktan öte bir şey değildir.

Tüm bu süreç içinde kendini halkına hizmete adamış çoğunluğa sahip hekimlere karşı oluşturulan karalama ve öfke politikası insanı mesleği bırakmayı düşünecek kadar karamsarlığa itiyor..  yıllarını mesleğine vermiş genç hekim arkadaşımız Dr.Ersin Arslan’ın gencecik kalbi hunharca bir bıçak saldırısı ile durduruldu..  tek derdi halkına hizmet etmek olan hekimlere karşı şiddet giderek artarken şiddeti körükleyenlerin artık oturup düşünme zamanı geldi de geçiyor.. zaten performans denen saçmalık yüzünden hizmet kalitesi yerlerde sürünürken birde can güvenliği  endişesi yaşayan hekimlerden kimse verimli hizmet beklememeli .. çünkü sistem hekimi etliye sütlüye karışmamaya götürüyor.. bu durumda sevk memurları çalıştırsak daha makbule geçer inanın ..genç ve idealist bir hekim sadece tedavi etmek istediği için bir hasta yakını tarafından öldürülebiliyor..

Dr.Ersin Arslan'a  Allahtan Rahmet, ailesine sabırlar diler , bu hunharca olaya tıp camiasının ve duyarlı vatandaşların tepkisiz kalmamasını temenni ederim.  Hepimizin başısağolsun.. http://haber.mynet.com/saldiriya-ugrayan-doktor-kurtarilamadi-626095-yasam/

1 Nisan 2012 Pazar

EKİP RUHU



Bir dünya düşünün ki herkes bireysel yaşıyor ve sadece kendisi bir şeyleri başarmak için uğraş veriyor… Bu mümkün mü acaba ?… Kesinlikle değil neden biliyor musunuz?

Eğer iyi bir ekip çalışması yapmazsanız ancak bir yere kadar başarılı olabilirsiniz…


Hayatın her noktasında A’ dan Z ye bir ekip ruhu taşımalı insan… Güzel yaşamak güzel şeyler elde etmek için ekip oluyor insanlar… İleri ve medeni ülkelere baktığınız zaman hayatlarının içinde ekip olarak yaşamanın verdiği huzur ve mutluluğu görürsünüz. Çünkü farkındalıkları olan toplumlar bunlar. Eğer farkındalığınızı kaybederseniz ve iyi ekipler kurmak yerine birçok çatlak sesin çıktığı gruplar oluşturursanız küçülmek ve bölünmek kaçınılmazdır…


Toplumlarda ekip olabilmeli, birisi yaparken diğeri yıkmamalı, birisi temizlerken diğeri kirletmemeli, birisi severken diğeri küsmemeli…


Aslında hayatın kendisi ekipler kurulması üzerine dayanmakta ama bunu görmek anlamak için sadece biraz dikkat etmek gerek. Karıncalar , arılar , kuşlar , filler bile ekip olarak yaşamakta ve böylelikle hayatlarını daha rahat ve güvenli geçirmekteler..


İnsanoğluna gelince yaşamın başlangıcından itibaren ekip kurma, grup oluşturma girişimleri hep vardı ve var olacak… İnsanın zeki ve hırslı olması çıkarcı duygular ile birleşerek bu ekiplerin zaman içerisinde çatışmalarına, ters düşmelerine yol açmıştır.  Ancak kötü örnekler var diye iyi ekipleri ve onların başarılarını yadsımamak gerekir.


Sevginin bile tek başına kimseye faydası yok! Sevginizi bile paylaştıkça artırabilirsiniz! Kısacası ekip olmak gerek öyle veya böyle... Kimsenin tek olmadığını unutmayın… Ruhuma, sevgime aşkıma tam 11 yıl önce bugün ekip olmayı kabul eden tatlı şirin kıza teşekkürler ve sevgiler


Ama mantıklı olmak gerek ekip olmanın başarı için daha iyi şeyler elde etmek en yükseklere birlikte tırmanmak için gerektiğini unutmamak gerek.. İyi ekiplerin ise her zaman gönüllü askerlerden oluştuğu bir gerçek…


Mustafa Kemal ve askerlerini unutmayın sakın, onlarda ekip olmaya çalışırken birçok engelle karşılaştı ama milletle birleşen irade ve büyüyen ekip Yüce Türk Milletinin tarihine kazınan özgürlük zaferini doğurdu… (O dönemde millette oluşan ruhu parçalamak isteyenler mi var diye düşünüyor insan ??? )


Ekip olmak demek, yandaş olmak demek değildir. İyi ekipler hem kendilerini eleştirebilmeli hem de dış eleştirilere açık olabilmeli. Yandaş olmak ise yanlış olan işlerde bile kendi ekibini desteklemektir. Ancak sağlam düşünce temelleri üzerine kurulmayan her birliktelik bir gün yok olmaya mahkûmdur.


Ekip çalışması ile güzel bir şeylere imza atmak ve bunun zevkine birlikte varabilmek ancak bir erdem olsa gerek, eksikliğini birçok kişide gördüğümüz… Bir erdem olan ekip ruhu ile çalışıp güzellikler elde etmek,  çıkarlar için değil başarı için ekiplerin kurulduğu, sevginin ve saygının eksik olmadığı güzel bir toplum dileği ile ….