26 Aralık 2012 Çarşamba

FIKRA Niyetine: Sağlıksız Sağlık


Sağlıkta dönüşüm politikaları ile halkı galyana getiren zihniyet acaba hastanelerde hastayı dikecek sütür materyali var mı cevap verebiliyor mu? Sütür yok makas yok flaster yok ama hastanın şikayet edeceği telefon hatlarında 24 saat çalışan memurlar mevcut. Bence doktorlarında 24 saat arayıp istekte bulunabileceği bir hat gerekli.(Özlük hakları , emeklilik hakkı , performans değil hakettiğinin gerçek karşılığı, insani çalışma koşulları). Gerçi böyle bir hat olsa inanın doktorlar (%80-90) aramaya tenezzül etmez ve zor koşullarda çalışmaya devam eder. Acil servislerde doktor yok , doktor olan yerde malzeme yok ama şikayet edilebilmesi için her yer yönlendirici afiş dolu…

Hastayı tedavi amaçlı yatırıyorsunuz ilaç serum tedavisini başlıyorsunuz ama ilkokul tahsilli (tahsile değinmemde ki amaç hor görmek değil hekim olmak için harcanan 20 yıllık eğitime dikkat çekmektir.) vatandaş sizi telefonla benimle saatledir ilgilenmiyorlar durumum acil diye şikayet edebiliyor. Kendi tanısını ve aciliyetini kendi belirliyor.

Dr: Beyefendi durumunuz acil değil ama bu ilaç tedavisi ardından operasyon gerekecek öncelikle tedavinizi almalısınız.

Hasta : Ama ben biliyorum alt tarafı dikeceksiniz (yıllarımızı vererek aldığımız eğitim boşa hasta tedaviyi çok iyi biliyor) hemen dikin ben gezeyim sigara içeyim..

Dr: Hemen olmaz önce ilaç tedavisi ile doku hasarı oturana kadar beklemelisiniz.

Hasta : Beni daha önce hiç bekletmediler hemen diktiler.

Dr: Bu durum farklı bu işin uzmanı benim..(yaralanmanın durumu hastaya detaylıca anlatılıyor)

Hasta : Peki ben hep yatmak zorunda mıyım gezip sigara içmek istiyorum..

Dr : Burası hastane tedavi olmak istiyorsanız yatmalısınız..

Hasta : (sadece inanmaz, umursamaz  bir bakış ve sırıtış)

Özet: Sigarasını içemeyen bilinçli ve eğitimli vatandaşa tanınan sosyal hakla hasta arayıp şikayet edebiliyor ve 5 dakika sonra geri dönüş alıyor. (aslında bakanlık adama çay ve sigara gönderse daha mutlu olacak yara mara umurunda değil. )

Bazen olaylar böyle basit biterken bazen de yıllarını çalışıp dişinden tırnağından artırarak çocuğunu gurbetlerde okutan bu yılları hep bir umut, hasret ve özlemle geçiren zavallı doktor annelerinin evlatlarının darp edildiğini hatta öldürüldüğünü öğrendikleri bir telefon ile bitebiliyor.

30 Kasım 2012 Cuma

Love handles- Ask tutamaclari

Küçük dokunuslarla büyük kurtuluşlar :"Love handles- ask tutamaclari "     

Pilates  aerobik fitnes derken eriyip bittiniz ama ask tutamaclarinizdan kurtulmadınız. Dusuk bel giyiyorsunuz pirtliyor , bikini giyiyorsunuz pirtliyor, dar tisortlerden nefret eder oldunuz, Peki böylemi olmak zorunda hayır değil . Tekrar diyetisyenemi gidelim hayır o da çözüm değil . Uzman bir estetik cerrah ile görüşmenizi öneririm çünkü ask tutamaclarini eritmek gercekten zor is..

Sicak yaz aylarının kendini iyice hissettirdiği bikini sezonunun başladığı su günlerde ask tutamaclari artık sorun olmaktan çıkıyor . Aylar oncesi başlayan diyet ve spor programlarına rağmen halen ask tutamaclariniz varsa bunu dert etmeyin 30 dakikalık küçük bı işlemle  artık ask tutamaclarinizdan kurtulmanız mümkün.

Düşük belli giysiler ve dar kiyafetler nedeni ile önceleri bukadar dikkat çekici olmayan ask tutamaclari artık incecik genc kızlarımızın bile büyük birer sorunu haline gelmiş durumda. Bel bölgesinde Lokalize yerleşimli bu tutamaclardan ameliyat bile sayılamayacak kadar konforlu yöntemlerle kurtulmak mümkün. 

7 den 70 e her bayan ve beyin ortak sorunu olan love handles in geri donussuz en değerli tedavi yöntemi liposuctin işlemidir. Lokal anestezi ile veya çok hafif sedoanaljezi ile uygulanabilen liposuction işlemi ile tutamaclarinizdan kurtulmanız mümkün. Bu işlem sadece iki küçük delikten gerçekleştiriliyor ve önce özel solusyon ile parçalanan istenmeyen yağlarınız daha sonra özel kanuller yardımı ile aspire ediliyor. İşlem sonrası evinize donüyorsunuz ve tek yapmanız gereken iki uç hafta süre ile derinin gevşemesini önlemek için korse kullanmak . Böylelikle ask tutamaclarinizla geri dönüşümsuz olarak vedalaşmis oluyorsunuz.

 İşlem sonrası oluşabilecek hafif morluk ağrı ve deri gevsemelerinin önüne gecmek içinse artık " vasser liposuction" diye bilinen ultrasonic liposuction yöntemini klasik liposuctiona göre sıklıkla tercih etmekteyiz. Peki nedir vasser teknolojisi size kısaca bundan bahsetmek isterim. Vasser ultrasonic dalgalar yardımı ile önce yağların vücut icinde parçalanması ve daha sonra aspire edilmesi yöntemdir. Bu ultrasonic etki ile hem derinin sıkıligini yeniden kazanması hemde küçük kanamaların önlenmiş olması nedeni ile ağrı morluk ve ödem süresinin kısalmasi sağlanmaktadır . 

Evet bugün sadece yarım saatte adı sevimli kendi sevimsiz ask tutamaclari ile nasıl vedalasabilecegimizi öğrendik ancak liposuction işlemi oncesi uzman bir estetik cerrah tarafından tüm vücudun muayenesinin yapılması gerektiğini ve bu işlemin zayiflatma işlemi değil bir vücut şekillendirme işlemi olduğunu hatırlatmak isterim. Tutamaclarin olmadıgı ask dolu sicacik yazlar dilerim.

24 Kasım 2012 Cumartesi

BACAK ve KALÇA ESTETİĞİ

Bacak ve kalca estetiği
Guzel ve çekici bacaklara sahip olmak , ince bilekler istemek tüm bayanların arzusu. Peki bunun için neler yapmak gerekiyor. bacaklarından şikayetçi olan hanımlara baktığımız zaman sıklıkla 3 temel şikayetin oldugunu görmekteyiz. Birinci ve sıklıkla ortaya çıkan şikayet bacaklardaki eğrilik , incelik ve buna bağlı olarak hanımların etek giymekten uzaklaşmaları olarak dikkat çekiyor. Bu sorunun çözümünde bacak protezleri ve kok hücreden zenginleştirilmiş yag dokusu aşılamaları suan çok popüler. Ancak tecrubelerimiz protez ameliyatlarının iz bırakması ağırlı olması ve doğallıktan uzak olması nedeni ile yag hücresi aşılamalarının eğri ve ince bacak tedavisinde çok daha iyi sonuclar doğurduğu ve hastaların daha mutlu olduğu yönünde. Bir veya iki seans gerektiren bu işlemde kisinin kendinden alınan yag hücreleri hazırlanip bacaklardaki problemli alanlara enjekte edilir. Daha homojen ve doğal olan bu işlemde agri ve iz problemleri ile karşılaşılmaz. 3-6 ay sonraki kontrollerde gerek görülürse ikinci enjeksiyon yapılabilir. 
Bilek ve bacak bölgesinde ki kalınlık şikayetleri için ise liposuction işlemi çok yeterli ve tatmin edici sonuclar vermektedir. Yine iz bırakmadan sadece küçük deliklerden özel kanuller ile emilen yag hücrelerinden sonra iki hafta süre ile özel çorapların kullanılması yeterlidir.
Estetik cerrahinin gelişmesi teknolojinin de yardımı ile çok ilerilere ulaşmıştır. En güncel ve sıklıkla kullanılan kok hucreden zenginlestirilmis yag hücre aşılamaları yuz genclestirme, yanık-yara izlerinin tedavisi, bacak şekillendirme, meme büyütme gibi işlemlerde kullanılmakla  birlikte zaman içerisinde hacim kaybeden kalçaların şekillendirilmesinde ve çekiciliğinin geri kazanılmasında önemli bir yer tutmaktadır. Kalçalarda zamanla gelişen hacim kaybı ve duzlesme yag hücre enjeksiyonları ile giderilirken, buna eşlik eden belde kalinlasma ve kalça ile geçişin kaybolması gibi problemlerde bele liposuction işlemi uygulanmalıdır. Hacim kaybının yanisira deride gevşeme sarkma ve buna bağlı kalça altlarında ikinci bir kalça görüntüsü oluşmuş ise kapalı yöntem ile yapılacak kalça asma işlemi bu deformitenin giderilmesinde çok etkindir.
Zamana ve yerçekimine karsı koymak mümkün değildir . Bu nedenle vücutta deformiteler zamanla kaçınılmaz olmaktadır. Burada ikinci ve en önemli kısım vücudun bütün olarak değerlendirilmesi ve bütünlüğün sağlanması için varsa diğer eşlik eden probleminde aynı işlem esnasında giderilmesidir. Uzman bir estetik cerrahtan beklenen veya beklenmesi gereken de budur. Bilek ve bacak kalınlığından şikayetçi bir bayanın diz icyanlarini varsa buralardaki fazlalıkları tedavi etmemek ilerleyen donemde mutsuz bir sonuc doğuracaktir.
Doğru ve etkin tedaviler ile bir hastayı mutlu etmek kadar eksik yapılan bir tedavi ile hastanız ile birlikte mutsuz olmanızda çok kolaydır.
Tüm okuyucularımıza iyi ve sağlıklı günler dilerim.



13 Kasım 2012 Salı

Bir yılda 1000 ameliyat yaptı

Bir yılda 1000 ameliyat yaptı

Bilecik Devlet Hastanesi Plastik Cerrahi Uzman Doktoru Hüseyin Kandulu'dan gurur duyulan rakamlar

13.11.2012

Bilecik Devlet Hastanesi'ne geldiği günden itibaren Bilecik halkının gönlünde yaptığı başarılı ameliyatların yanı sıra kişiliği ile yereden Plastik Cerrahi Doktoru Hüseyin Kandulu, bir yıl içerisinde 1000 ameliyat gerçekleştirdi.
Bir ilin Devlet Hastanesi'nde Kardiyoloji doktoru bulunmamasının ayıbının verdiği rahatsızlık ile gündeme gelen Bilecik Devlet Hastanesi, başarılı doktorlar ile de adından söz ettiriyor.
Bilecik Devlet Hastanesi'nde bir ilki gerçekleştirerek kaşı çöken bir hastayı yurtdışından getirttiği başkasından alınmış özel bir kemik ile kemik transferi ameliyatı yaparak hastayı bir günde aynı haline getiren Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Hüseyin Kandulu, şimdi de yaptığı başarılı ameliyatların sayısı ile gündeme geldi.
Bir yılda 1000 tane ameliyat yapan Dr. Kandulu'nun başarılı ameliyatlarının duyulmasının ardından Bilecik'in yanı sıra diğer illerden de gelen vatandaşların yanı sıra Hastane personelinin dahi ameliyat olmak için sıraya girdiği öğrenilirken, Doktorun azimli çalışması kamuoyunun da takdirini kazanıyor.
Giderek artan hasta sayısının yanısıra çevre illerden gelen taleplerle her gün yaklaşık 3-4 ameliyata giren Dr. Kandulu, hastaların artık çok bilinçlendiğini ve iyi bir hekim ve başarılı tedavi için mesafeleri dert etmediklerini belirtti. Dr. Kandulu, başarısının arkasında ciddi bir emeğin, disiplinli bir çalışmanın olduğunu ve ameliyatı işine olan sevgisi ve hastalarına olan saygısına borçlu olduğunu söylerken kendisini yetiştiren değerli hocalarına ise teşekkür etmeyi unutmadı.
Daha önce 2-3 kez burun ameliyatı geçirmiş ve başarısız sonuçlar nedeni ile artık son olsun diye kendisine müracaat eden hastalarına uyguladığı başarılı ameliyat yöntemi ile kendisini kanıtlayan Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Hüseyin Kandulu, Bilecik Devlet Hastanesi'nin sınırlı imkanlarına rağmen özverili çalışan ve hastaneyi ileri taşımak için mücadele eden güçlü idari bir kadrosunun olduğunu ve dinamik genç hekimlerle çok daha iyi noktalara kısa zaman da ulaşacağına inandığını söyledi.
Haziran 2013'e kadar ameliyat randevuları doldu
Artık hastalarına ameliyat için randevu veremediğini de belirten Dr. Kandulu, Haziran 2013 ayına kadar ameliyat yapılacak hasta sayısının dolduğunu gelen hastaların isim ve irtibat telefonunu aldığını ancak boş yada ameliyat olmaktan vazgeçen olduğu takdirde araya hasta alabileceğini söyledi.

30 Nisan 2012 Pazartesi

NEDİR BU DOKTOR DÜŞMANLIĞI?

AYDINLANMA

EMRE KONGAR

Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri aydın düşmanlığıdır.

Zaman zaman yatışan, zaman zaman güçlenen bu aydın düşmanlığının temelinde dört faktör olduğu düşünülebilir:

Birinci faktör, yükselen beklentiler ve bu yükselen beklentilere ulaşmak için gerekli çabanın gösterilmeyişidir:

Üniversiteye bile gitmemiş bir vatandaş, hayatının yaklaşık kırk yılını harcayarak profesör olmuş bir beyin cerrahının prestijini, gelirini, hayat standardını ister...

İkinci faktör, din, mezhep, ırk, milliyet, siyaset, yaşam görüşü farklılıklarından kaynaklanan bağnazlıktır:

Bağnaz insan, kendi düşüncelerine, inançlarına aykırı olan ya da aykırı olmasa bile bu düşünceleri, inançları sorgulayan insanları dışlar, onları düşman gibi görür.

Üçüncü faktör, edilgenlik ve çaresizlik duygusudur:

Yaşamından memnun olmayan, hayattaki amaçlarını gerçekleştirmenin, sorunlarını çözmenin yolunu bulamayan, yoksul ve çaresiz insanlar, mevcut koşullardan dolayı "başkalarını", "sorunlarını çözemeyenleri" sorumlu tutarlar.

Dördüncü faktör, özellikle siyasetten kaynaklanan toplumdaki popülist söylemlerdir.

Bu popülist söylemler hem cepheleşmeleri, düşmanlıkları besler, hem de geniş, yoksul kitleleri, kendilerinden farklı olan aydın kesimlere karşı kışkırtır.

* * *

Türkiye'de askeri darbe yönetimleri de, popülist sivil yönetimler de, aydın düşmanlığını körüklemişlerdir.

Her dönemde iktidarları sorgulayan aydınlar baskı altına alınmış, itip kakılmış, hapse atılmıştır.

Doktor düşmanlığı, aydın düşmanlığının özel bir biçimidir.

En basit örnek, mecburi hizmet konusunda verilebilir:

Türkiye'de özel girişim özgürlüğü vardır, piyasa mekanizması egemendir; herkes zorunlu eğitimi aldıktan ve meslekî standartlara göre gerekiyorsa stajını yaptıktan sonra, mesleğini istediği yerde icra edebilir...

Doktorlar hariç!

Sadece doktorlar, bütün eğitim ve staj gereklerini yerine getirseler bile belli bir süre Sağlık Bakanlığı'na mecburi hizmet yapmadan mesleklerini icra edemez.

* * *

AKP'nin sağlık reformu adı altında uygulamaya koyduğu ilkeler doktorlara da halkımıza da karşıdır:

Üniversite hocalarının sağlık hizmeti vermeleri neredeyse olanaksızlaşmıştır.

Muayenehane doktorluğu, giriş kapılarını bile ölçen bir denetim sistemi ile can çekişir hale getirilmiştir.

Devlette çalışanlar, "performans sistemi" adı altında zorlandıkları koşullarda, hiçbir hastaya doğru dürüst bir tedavi uygulayamayacak kadar yoğun bir iş yükü altına sokulmuştur.

Kamu hastanelerinin yönetici kadroları uzmanlardan temizlenmiş, yandaşlarla doldurulmuştur.

Özel hastanelerin bile kadrolarına el konmuş, isteyenin istediği doktoru istihdam etmesi engellenmiştir.

Hastalar beklenmedik katkı payları ödemeden kaliteli hizmet alamaz hale gelmiştir.

* * *

Aydınlara, doktorlara karşı genel yaklaşım bu olunca, zaten şiddete dönük feodal değerlerden kurtulamamış olan halkımız da bu ortamda, sağlıkla ilgili her türlü sorununu, çaresizliğini, doktorlara saldırarak ifade etmeye başlamıştır.

Son günlerde bütün kamuoyunu isyana sevk eden cinayet ve darp olaylarının arkasında yatan temel yapı budur.

* * *

Türk Tabipler Birliği ve İstanbul Tabip Odası bu sorunlarla başa çıkmak için canla başla uğraşmaktadır.

Medyada, Cumhuriyet ve bir-iki gazete dışında fazla bir yer bulamasalar da, çok ciddi çalışmalar yapmakta, halkımızın ve sağlık personelinin sorunlarını sürekli dile getirmektedirler.

Bu Pazar İstanbul Tabip Odası'nda seçimler vardır.

Bu seçimlerde de elbette her seçimde olduğu gibi yandaşlar, yönetimi ele geçirmek için çalışacaklardır.

Bütün doktorların bu seçimlere katılmaları ve bugüne kadar sorunlarına sahip çıkmış olan mevcut yönetime destek vermeleri, hem kendi meslekleri hem de halkımızın sağlık sorunları açısında hayati bir önem taşımaktadır.

Kendi sorunlarına ve kendi örgütüne sahip çıkmayanlar kimseden de anlayış ve yardım bekleyemez!



***Üstteki  yazıda Emre Kongar’ın  hekimler ve sağlık sistemi hakkında ki tesbitlerini bulmaktasınız. Hekimlik mesleği dışında ve de bu sistem içinde olmayan bir kişi sistemi eğer bu kadar iyi analiz ediyorsa demek ki her şey ayyuka çıkmış.

Sadece şunu öğrenmek istiyorum. Eğer bu yazılanlar yanlış ise hekimler çok iyi koşullarda çok iyi maaşlarla çalışıyor ise mecburi hizmete ne gerek var? Normal atamalar yapılsın bu güzel koşullarda çalışmak için herkes sıraya girecektir zaten….

Yok eğer mecburi hizmet devam ettirilecekse , demek ki sistemde yanlışlıklar ve eksiklikler var, düzeltilmesi gereken…
Umarım hekimler dahil herkes bu yazıdan üzerine düşen dersleri çıkarır ve daha aydın daha medeni koşullar için elini taşın altına koyar..

Bedelli doktorluk çıksa kaç kişi yararlanır hayal edemiyorum…

18 Nisan 2012 Çarşamba

Dr. ERSİN ARSLAN


“Genç bir hekim hunharca öldürüldü siz oturduğunuz yerde rahat mısınız “

Çok şey mi istiyoruz bilmiyorum ama yıllarımızı verdiğimiz bu güzide mesleğe biraz saygı ve itibarının geri kazandırılması artık şart ..

Öylesine zor ve meşakkatli bir eğitimden geçiyor ki doktorlarımız bir durup düşünmek gerek… onlara değer vermeden veya kızmadan önce bir değil bin kez düşünmeniz gerekiyor .. hiçbir şeyle ölçülemez hekimlerin yaptığı işin değeri hayatlarını vermişler çünkü bu mesleğe ..  daha eğitim aşamasında zorluklar nedeni ile intihar eden birçok genç hekim adayı var… ve tabi bunun yanında ilaçlar yardımı ile bu stresli eğitimi almaya devam edenler…

6 yıllık tıp eğitimi sonrasında uzmanlık sınavı denen bir illet ve sonrasında enaz 5-6 yıllık uzmanlık eğitimi  yani en az 12-13 yıllık bir eğitim gerekiyor halka hizmet edebilmek için . hekim olmayı seçenlerin zaten temel amacı insanoğluna yardım ama birde sonrasında zorunlu hizmet var .. zaten adamlar gönüllü seçmiş bu işi , gönüllü hizmet varken zorunluya ne gerek..

Bir hekimin devlete ve ailesine maliyetini hesaplayan var mı bilmiyorum ama yıllarca ailelerin gözünden dişinden sakınarak çocuğum doktor olsun diye verdiği uğraş sonrası bu güzide mesleğe sahip kişilerin değerini ne performans ölçebilir ne de başka bir şey .. herkes beyin veya kalp açamayacağına göre yılların eğitimini hiçe sayarak sen bu ay bir beyin açtın performansın düşük demek saçmalıktan öte bir şey değildir.

Tüm bu süreç içinde kendini halkına hizmete adamış çoğunluğa sahip hekimlere karşı oluşturulan karalama ve öfke politikası insanı mesleği bırakmayı düşünecek kadar karamsarlığa itiyor..  yıllarını mesleğine vermiş genç hekim arkadaşımız Dr.Ersin Arslan’ın gencecik kalbi hunharca bir bıçak saldırısı ile durduruldu..  tek derdi halkına hizmet etmek olan hekimlere karşı şiddet giderek artarken şiddeti körükleyenlerin artık oturup düşünme zamanı geldi de geçiyor.. zaten performans denen saçmalık yüzünden hizmet kalitesi yerlerde sürünürken birde can güvenliği  endişesi yaşayan hekimlerden kimse verimli hizmet beklememeli .. çünkü sistem hekimi etliye sütlüye karışmamaya götürüyor.. bu durumda sevk memurları çalıştırsak daha makbule geçer inanın ..genç ve idealist bir hekim sadece tedavi etmek istediği için bir hasta yakını tarafından öldürülebiliyor..

Dr.Ersin Arslan'a  Allahtan Rahmet, ailesine sabırlar diler , bu hunharca olaya tıp camiasının ve duyarlı vatandaşların tepkisiz kalmamasını temenni ederim.  Hepimizin başısağolsun.. http://haber.mynet.com/saldiriya-ugrayan-doktor-kurtarilamadi-626095-yasam/

1 Nisan 2012 Pazar

EKİP RUHU



Bir dünya düşünün ki herkes bireysel yaşıyor ve sadece kendisi bir şeyleri başarmak için uğraş veriyor… Bu mümkün mü acaba ?… Kesinlikle değil neden biliyor musunuz?

Eğer iyi bir ekip çalışması yapmazsanız ancak bir yere kadar başarılı olabilirsiniz…


Hayatın her noktasında A’ dan Z ye bir ekip ruhu taşımalı insan… Güzel yaşamak güzel şeyler elde etmek için ekip oluyor insanlar… İleri ve medeni ülkelere baktığınız zaman hayatlarının içinde ekip olarak yaşamanın verdiği huzur ve mutluluğu görürsünüz. Çünkü farkındalıkları olan toplumlar bunlar. Eğer farkındalığınızı kaybederseniz ve iyi ekipler kurmak yerine birçok çatlak sesin çıktığı gruplar oluşturursanız küçülmek ve bölünmek kaçınılmazdır…


Toplumlarda ekip olabilmeli, birisi yaparken diğeri yıkmamalı, birisi temizlerken diğeri kirletmemeli, birisi severken diğeri küsmemeli…


Aslında hayatın kendisi ekipler kurulması üzerine dayanmakta ama bunu görmek anlamak için sadece biraz dikkat etmek gerek. Karıncalar , arılar , kuşlar , filler bile ekip olarak yaşamakta ve böylelikle hayatlarını daha rahat ve güvenli geçirmekteler..


İnsanoğluna gelince yaşamın başlangıcından itibaren ekip kurma, grup oluşturma girişimleri hep vardı ve var olacak… İnsanın zeki ve hırslı olması çıkarcı duygular ile birleşerek bu ekiplerin zaman içerisinde çatışmalarına, ters düşmelerine yol açmıştır.  Ancak kötü örnekler var diye iyi ekipleri ve onların başarılarını yadsımamak gerekir.


Sevginin bile tek başına kimseye faydası yok! Sevginizi bile paylaştıkça artırabilirsiniz! Kısacası ekip olmak gerek öyle veya böyle... Kimsenin tek olmadığını unutmayın… Ruhuma, sevgime aşkıma tam 11 yıl önce bugün ekip olmayı kabul eden tatlı şirin kıza teşekkürler ve sevgiler


Ama mantıklı olmak gerek ekip olmanın başarı için daha iyi şeyler elde etmek en yükseklere birlikte tırmanmak için gerektiğini unutmamak gerek.. İyi ekiplerin ise her zaman gönüllü askerlerden oluştuğu bir gerçek…


Mustafa Kemal ve askerlerini unutmayın sakın, onlarda ekip olmaya çalışırken birçok engelle karşılaştı ama milletle birleşen irade ve büyüyen ekip Yüce Türk Milletinin tarihine kazınan özgürlük zaferini doğurdu… (O dönemde millette oluşan ruhu parçalamak isteyenler mi var diye düşünüyor insan ??? )


Ekip olmak demek, yandaş olmak demek değildir. İyi ekipler hem kendilerini eleştirebilmeli hem de dış eleştirilere açık olabilmeli. Yandaş olmak ise yanlış olan işlerde bile kendi ekibini desteklemektir. Ancak sağlam düşünce temelleri üzerine kurulmayan her birliktelik bir gün yok olmaya mahkûmdur.


Ekip çalışması ile güzel bir şeylere imza atmak ve bunun zevkine birlikte varabilmek ancak bir erdem olsa gerek, eksikliğini birçok kişide gördüğümüz… Bir erdem olan ekip ruhu ile çalışıp güzellikler elde etmek,  çıkarlar için değil başarı için ekiplerin kurulduğu, sevginin ve saygının eksik olmadığı güzel bir toplum dileği ile ….

26 Mart 2012 Pazartesi

BİR AŞK HİKAYESİ


Sana olan aşkımın ölümcül etkileri olacağını bilemezdim ki ; çok saf, çok temiz duygularla sevdim seni ben.  Vurulmuştum bi kere … doyamıyordum ki , her nefesimde sen de ol istiyordum .. dostlar , arkadaşlar bırak diyordu bu aşk sana yaramaz , bi gün gelir her nefeste hissetmek istediğin bu aşk nefesini keser…

Aslında bende biliyordum gerçekleri bir gün bu aşkın bana daha da acı verebileceğini.. biliyordum bilmsine ama hep inkar ettim , hep reddettim bu gerçeği sevmeye devam ettim seni şuursuzca…

Seni kötüleyen sadece büyüsüne kapıldın diyen herkese inat, sevmeye devam ettim seni,  acı çeksemde kopsamda çevremden.. soğuk havalarda da sevdim seni , güneşli günlerde de hep sadıktım ben sana …

Hayat öyle ilginç ki insan bilsede gerçekleri dönemiyor yanlışlıklardan ta ki duvara toslayana kadar.. Halbuki en zeki ve erdemli varlık değil mi insan ? okuyor , yazıyor , düşünüyor ve karar veriyor … Peki ama nasıl olurda kötülüklerle dolu yanlış bir aşka düşüyor….
Sevgili dostlar sigaraya olan aşkınızı , o sizi söndürmeden söndürün…..


22 Mart 2012 Perşembe

SEVMEK


Sevmek lazım insanı, insan olduğu için. Anlam yüklememek gerek  sevmek için birini. Kalbini açabilmek gerek insan olan herkese. Sıfatları kaldırmak gerek sevebilmek için en içten en temiz…

İyi insan , çalışkan çocuk, güzel kız , mert adam diye başlayan ve sıfatlar sayesinde sevilir gibi yapılan durumlar öyle bir noktaya geldi ki sevmek artık karşı taraftan bir şeyler beklemek sanatına dönüştü .

En büyük sevgilerin ise makam sahiplerine karşı olduğu günümüzde , en çok sevilenler !! yöneticiler ve güçlüler . Dikkat edin güç te bir sıfat .. Bir insanı gücünden dolayı sevmek !!  veya güçlü olduğunuz için sevilmek!! ..

Ne kadar acı bir gerçek .. XXXX ‘ i seviyoruz neden güçlü olduğu için .. Başındaki gücü kaldırın sadece XXXX , yani sadece insan ama artık sevilmeyi hak etmiyor. Değersizleşiyor insan, sıfatı yoksa eğer…

 Dönek sevgiler hakim oldu hayatımıza , sıfatlara göre dönen ve dönmeye nereden başladığını unutan…

Diğer taraftan eğer sevilen konumunda iseniz veya size öyle davranılıyorsa düşünmeniz gerek başınızdaki sıfatı.. ve sıfatsız kalırsanız kaçının sizi seveceğini..

Belkide insanı sevebilmek için insan gibi insan demek gerek ama böyle söyleyince geride çok büyük bir börtü böcek topluluğu kalır diye korkuyorum…

Ne demiş ti aktör nalet olsun içimdeki insan sevgisine …….

17 Mart 2012 Cumartesi

PERFORMANS ÇIKTI MERTLİK BOZULDU


Hepinizin bildiği gibi sağlık sisteminde reformlar başlığı altında bitakım düzenlemeler yapılmakta . Devlet hastanelerinde de  hekimlere performans adı altında ek ödemeler yapılıyor. Başlığa dışarıdan bakıldığı zaman çok güzel çalışan hekim hizmet veren hekim performansı doğrultusunda para alacak, rekabet artacak iş kalitesi artacak gibi düşünebilirsiniz. Ama ben bir hekim olarak neyazık ki bunları düşünemiyorum .

Neden mi? Performans sistemi ile her şey değişti endikasyonlar değişti , tedavi yöntemleri değişti , uyuglanan prosedürler değişti yani biz hekimlerin almış olduğu eğitimde öğrendiği her şey değişti . Nasıl mı ?  ben size kısaca anlatmaya çalışayım . Bir seferde bitebilecek ameliyatlar 2-3 seansa uzadı, yapılmaması gereken ameliyatlar yapılmaması gereken kişiler tarafından yapılmaya başlandı, performans yeni tür hekimler yarattı(Üzücü ama gerçek) . Diyebilirsiniz neden bu kadar açık yazıyorsun yazıyorum çünkü doğruların yanında yanlışlarında bilinmesi gerek ve böylesine bir sistem içinde çalışmaktan utanıyorum. Geçenlerde bir hastanın vücudundan 5-6 adet nevüs çıkardım , bir hekim arkadaş oğlum niye hepsini bir seferde çıkarıyorsun 1. den sonrakilerin performansı yarı yarıya düşüyor dedi. Şok oldum kardeşim bu bir insan ve bu kişi benim annemde olabilir kardeşimde , afedersin ama koyun değil ki defalarca yol , kes . Bir işin doğrusu ne ise o yapılmalı. Yakında bütün cerrahlar apandisit ameliyatı yapmaya başlarsa şaşmayın !!

Doğru endikasyonlar yerini artık puanı yüksek olanlara terk etti . Bizim değerli hocalarımız tıp fakültelerinde kendilerini boşa harap ediyor. Benim öğrendiklerim mi yanlış yoksa gördüklerim mi yanlış anlamakta zorlanıyor müthiş bir kafa karışıklığı yaşıyorum.

Her müdahale için uyulması gereken optimum koşullar ve uygulanması gereken prosedürler var ama her şey alt üst. Neresinden tutsan dökülüyor bu sistem.  

Puanı yüksek riski az işlemler ve hastalıklar top 10 da , diğerleri literatürden çıkmak üzere…

Magazin yüz nakilleri ile çalkalanıyor ve hepimiz gurur duyuyoruz ama sakın aldanmayın tıbbın ileri gittiği yok yakında performans nedeni ile ileri ameliyatları yapacak cerrah bulamayacağız bu güzel ülkede.

Hastalar performans uğruna telef oluyor bunu konuşan gören yok . Bir hastaya ayrılan muayene süresi 10 dakika , hasta ne olduğunu anlamadan kendini ameliyat masasında buluyor veya reçetesini alıp gidiyor. Reçete dedim de belirtmeliyim ki hastalarıma reçete yazıyorum ; hasta aman hocam yazma ben aile hekimine yazdırayım siz yazınca çok kesinti oluyor diyor ??

Değerli halkımız , güzel insanımız hekim seçtiğini , sıra beklemeden muayene olduğunu ve her şeyin güllük gülistanlık olduğunu düşüne dursun…..

Sevgili büyüklerim, değerli yetkililer ve değerli meslek kuruluşu olduğunu belirten kurumlar bırakın çatışmayıda gerçeği konuşun tedavi yöntemleri performans yüzünden alt üst oluyor bir önlem almayacakmısınız? Bizim insanımız bu kadar değersiz mi?

28 Şubat 2012 Salı

BİLECİK ŞEHRİ VE DEĞERLİ ESNAFI


Bilecik şehrine geleli yaklaşık altı ay oldu. İtiraf etmeliyim ki coğrafya bilgim zayıftır , yani zorunlu hizmet kurasında bileciğin ismini gördüğümde öğrendim ben bu küçük şehri. Bilecik küçücük imkanları sınırlı bir şehir , şehrin özelliklerini yapısını tarihini de anlatmak isterim ama bugün önceliğim bileciğin değerli esnafı.

Bilecik esnafı hakkında ki bu kısa sürede yaşayarak tecrübe ettiğim küçük ama şehrin gelişememesine katkısı olan fikirlerim için özür dilerim,  anlatacaklarımı uygulamayan esnaftan ve aynı istikamette devam etmelerini rica ederim.

Bi kere bu küçücük şehirde güvenemiyorsunuz esnafa bu çok kötü. Hele bi de doktor etiketi yapıştımı üzerinize adamlar vur kaç yapmaya çalışıyor. Acaba ucuz kurnazlıkların kime ne yararı var ? En son olarak bilgisayarımın şarj kablosu arızalandı. Bi bilgisayarcıdan yenisini almak istedim , abi bu en iyisi diyerek tutuşturdu elime bir adaptör eve geldim olmadı , geri götürdüm biz eskisini tamir edelim ozaman dediler peki dedim.  Buraya kadar sıkıntı yok, çocuklar paramıda geri iade ettiler üstelik. İstanbulda işlerim var güzel ve tatlı kızla yola çıkıyoruz . Dertleniyorum yolda şarj aletini alamadım ya . Tatlı kız üzme diyor kendini İstanbul’da bakarsın tabi vakit bulursan. Neyse işlerimi hallediyorum ve ilk büyük mağazaya atıyorum kendimi o da ne bi sürü şarj aleti hemen alıyorum bi tane takıyorum laptopa tamam çalışıyor da fiyatı soruyorum şok şok şok bilecikteki arkadaşın çalışmayan adaptörünün yarı fiyatı kısmet işte.. Olay böyle bitse hiç dert etmem bileciğe dönüyorum tamire bıraktım ya kendi şarj aletimi almak için uğruyorum merhaba  doktor bey diyorlar (bu doktor bey lafını duydum mu  hazırlıyorum kendimi komik olaylara) hazır şarj aleti . Borcum ne diyorum ikinci şok şok şok  İstanbulda o çok popüler çok iyi bilinen teknoloji mağazasından aldığım yeni şarj aletinin fiyatını söylüyorlar bana tamirat için ve sıralıyorlar ben bir şey diyemeden ama şunu da bunu da tamir ettik diye . Tamam diyorum oğlum sen ver parayı çık . Ben  para kaybediyorum onalar ise bu ucuz kurnazlıklar yüzünden insan kaybediyor . Yerlisi bile durmuyor bu şehirde ….

Benim laptopta artık yaşlandı mı ne , yoksa esnafla aramı bozmak için mi böyle yapıyor bilmiyorum .. 1-2 ay öncede pili artık şarj olmuyor yeni pil alacağım . İnternetten araştırdım ama ya uymazsa diye yine bir bilgisayarcıya sorayım dedim . Bu başka bir esnaf arkadaşlar aynısı sanmayın (ticari anlayışları benzesede) .  Şehirde de yeniyim ya hep tavsiye üstüne buluyorum bu arkadaşları.. İyi esnaflar ya .. bende de bir çekim kuvveti var ama biliyorum , çekiyorum bu değerli esnafı…  Arıyorum telefonla bana şu markanın laptop pili lazım diyorum, ee tabi tanıtıyorum da kendimi , biz bakalım size dönelim diyorlar.. 10 dakika sonra telefonum çalıyor doktor bey diyor karşıdaki ses (ben yine doktor bey lafını duydum ya içim bi hoş oluyor) orijinal pili getiririz yarın elinizde 110$ + KDV isterseniz  siparişi vereyim , tamam diyorum..  Ertesi gün uğruyorum almaya , o da ne pil çakma . Konuştuğum kişi de yok orada kızcağıza diyorum ki ; ama bu orijinal değil o da bana biz zaten orijinal pil getirmiyoruz diyor saf saf bunların hepsi muadil .. ee diyorum bana orijinal dendi bide diyorum internette bunlar çok ucuz yanlışlık olmasın fiyatta çok farklı .. Diğer arkadaşla bi telefon görüşmesi yapılıyor ve biz sizi arayıp bilgi versek neden böyle olduğu hakkında deniyor. Ertesi gün açıklama çok hoş biz orijinal istemiştik ama ne hikmetse bu gelmiş 60$+ KDV de fiyatı var isterseniz  buyurun alın . Çok yorum yapmıyorum bu konuda ; yersen 110 yemezsen 60…

Sanmayın ki sadece bilgisayarcılar böyle geldiğimden beridir bu küçücük şehre  öyle ilginçlikler yaşadım ki , bir zihin jimnastiği yapsam neler çıkar acaba.

Mesela ,bide teknik servisçiler var ana merkezlerini arayıp şikayet etmeden evinize gelmeye tenezzül etmeyen , geldiğinde 2 liralık kabloyu 10 liraya satmaya çalışan para verseniz de işinizi bi kerede yapamayan..

Bide emlakçıları var bu şehrin 3 e 5 , 5 e 10 fiyat veren doktor olduğunuzu öğrenince . Daha şehre gelir gelmez dumura uğratıyorlar sizi…

Biliyormusunuz benim halen parasını ödemiş olduğum ama ürünleri alamadığım çok değerli esnaflar var bu şehirde .  Ama yazmaya utanıyorum çok saf olduğum anlaşılmasın diye ..

Sanmayın ki herkes böyle bu şehirde çok iyi insanlar ve dostlar da var bu şehirde ama yine de dikkat derim yolunuz buraya düşerse …

Herşeyin  gerçek bir değeri var arkadaşlar bu Ahmet için farklı Mehmet için farklı olmamalı , herkes işini hakkını vererek yapmalı ve hak ettiğini almalı . Dediğim gibi benim için hiç sorun değil ben sadece para kaybederim ama bu şekilde davrananlar insan kaybederler ve kaybettirirler.

Dedim ya küçük bir şehir burası , kafalar küçük , düşünceler küçük , hesaplar küçük ….. Büyür mü ? büyür ama yerli halka yazık olur….

22 Şubat 2012 Çarşamba

LEZZETLİ MEKANLAR


Harika bir lezzeti nerede keşfedeceğini nerede karşısına çıkacağını bilemiyor insan . Eskişehir’in yerini bilmezken artık ayda bikaç kez uğrar oldum . E tabi gezelim görelim yiyelim muhabbeti çok önemli . bu güzel şehre ilk gittiğimde tabi ki bende herkes gibi çiğ börek tattım ama ne yalan söyleyeyim benim tarzım değil çok yağlı ve ağır ama yine de denemeden dönmeyin derim.

Yalnız Mezze Restaurant diye bir yer var ki adı gibi meze cümbüşü sunuyor. Bi kere belli gecelerde mekana rezervasyon yapmakta fayda var ama sakın benim gibi internetten yapmayın çünkü internet hizmet vermiyormuş sonra işiniz şansa kalır. (Bu internet olayında benden eksi puan aldılar).  Dedim ya mekan adı gibi meze konsepti üzerine kurulu küçük ve şirin bir balık restaurantı. İnternetten yaptığım rezervasyon sayesinde önce sıcak birer çay içmek zorunda kalıyoruz yanımdaki güzel ve tatlı kızla. Her çay yudumunda gerçekten internetten mi yaptın rezervasyonu diye soruyor bana tatlı tatlı. Neyseki garson yetişiyor da meze seçmek için sizi meze dolabının yanına alayım diyor . Biraz sıkıntılı başlayan gece  benim için şenlenecek belli oluyor. Çocukta çok iyi sağolsun anlıyor beni ve  abi ben en iyisi hepsinden karışık yaptırayım diyor bıyık altı gülerek , yaptır diyorum bende çok istemez bir tavırla. Bu mekanın meze bölümü bana direk Cunda yı hatırlattı , ayrıca İstanbul da dahi bukadar çok meze biçok mekanda bulunamıyor. Heyecanla tatmayı bekledim.

Mezelerin lezzeti de görüntüleri gibi çıktı ve beni yanıltmadı . İsli kerevizi ilk kez bu mekanda tattım ve vuruldum, şiddetle tavsiye ederim. Balık mücver ve cunda böreği ise bence ara sıcak olarak muhakkak denenmeli. Çeşit çeşit lezzetli  meze ve gerçekten fark yaratabilen ara sıcak servisinden sonra önerim bu mekanda meze yi ön planda tutmanız çünkü mezeden sonra gelen ana balık servisi ve lezzeti biraz hayal kırıklığı. Rakı balık meze ye göre fiyatları da çok uygun olan bu mekanı ziyaret ederseniz mutsuz ayrılmazsınız.

19 Şubat 2012 Pazar

LEZZETLİ MEKANLAR


Hiç mi öneri üzerine veya internet’ten , magazin den araştırarak bir mekana gitmediniz? Eminim birçoğunuz öncelikle internete bakıyorsunuzdur.  Ben açıkçası yeni mekan bulma yeni yerler  keşfetme, araştırma konusunda çok başarılı değilim ama bu yeni mekanlarda çok iyi keyif çıkarmasını bilirim. Bu nedenle öncelikle bu yeni mekanları bulan ve bana bu eşsiz lezzetleri tattıran araştırmacı ekibe teşekkür ediyorum.

Bu ekip iyidir, hoştur, araştırmacıdır ama biraz da tembeller . Her yeni mekanda aynı muhabbet burası nefismiş ,  hemen fotoğraf çekelim ve bizde internette yazalım. Çok uzun zamandır beklemekteyim ne zaman yazarlar ne zaman bu güzel tecrübeleri paylaşırlar diye ama tık yok.

Artık iş başa düştü  diye düşünerek ve belki bu ekibi de ateşlerim umudu ile gerçekten sevdiğim ve sevilebileceğini umduğum mekanlar hakkında gerçekçi bilgiler vermeye çalışacağım.

Cuma akşamı bir AVM de arkadaşlarla muhabbetteyiz sonra program değişikliği falan oldu birlikte yemek yiyelim dedik. Dedim ya ben mekan araştırmam ama iyi keyif sürerim.  Kafadan , güzel bir yere gidelim lezzetli olsun diye girdim lafa (AVM lerde yemek yemek çok sıkıcı- istisnalar hariç ilerde onları da yazarız).  Bikaç öneriden sonra Akdeniz Hatay Sofrası ismi bana çok cazip geldi. Hatay’a da hiç gitmedim ama sanırım Kıbrıs’ın karşısında ya bi ısınma oldu içimde . İyi ki de ısınmışım hiç yanıltmadı beni Vatan caddesinde ki Akdeniz Hatay Sofrası (Bu mekanın başka şubesi yok).

Mekan çok temiz, çalışanlar çok nazik. Daha girer girmez acıktığınızı hissediyorsunuz. Hatay yemekleri yağlı biraz ama lezzet harika.  Lezzeti her zaman bir o kadar arttıran sunum ise çok yerinde . Mekandan elektriği aldım ya artık menüye bakmak için sabırsızlanıyorum. Allahım bunlarda ne ; testi kebabı , tuzda kuzu , bin çeşid kebap bi kafam karışıyor ki garson yetişiyor bu gece tuzda kuzu öneririm diyor eyvallah diyoruz (Tuzda kuzunun sunumu da bi harika alevler içinizde yanınıza yaklaşıyorlar ve sonra tokmaklar ile tuzu kırarak servis ediyorlar). Meze seçeceğiz aynı dert , hepsinden tatmak istiyorum seçenek çok. Çok zorlamıyoruz kendimizi  donatıyoruz sofrayı (mekdus, maklube, acılı ezme , muhammara, humus,kaytaz böreği, içili köfte vb hepsi yöresel).  Ha bide belirtmeliyim ki Hatayla , Kıbrıs (K.K.T.C) yemekleri ,mezeleri gerçekten çok yakın bide Hataylılar kızmasın ama Humus Kıbrıs’ta daha güzel (memleketim diye demiyorum).  Mekanın bi özelliği daha var gitmeden 2-3 saat önce arıyorsunuz ve kaç kişilik kebap istediğinizi söylüyorsunuz sizin için hazırlıyorlar çünkü bu özel kebapların pişme süresi uzun.  

Çok uzatmak istemem Akdeniz Hatay Sofrası kebapları , mezeleri, salataları, ara sıcak servisi ve patladım dedikten sonra gelen tatlıları ile gerçekten gidilmeye ve tadılmaya değer bir mekan. (Not. Mekan da alkol yok).  E tabi bu güzel lezzetlerin bir bedeli olmalı ama bence bu konu da da mütevaziler kişi başı 50-60 tl çok çok iyi bir ziyafet için yeterli .

Son olarak şunu belirtmeliyim ki tüm bunları lezzetlendiren yanımda ki güzel insanlar….

13 Şubat 2012 Pazartesi

KİMSE SEYAHATE GİTMESE HEP SEVDİKLERİMİZLE OLSAK


Sevgili Gamze ne olur seyahate gitme hep bizimle kal bu güzel duygularla ve Atakanla. (Gamze ile ilgili : http://atakan310309.wordpress.com/2012/02/03/seyahate-giden-anne-gibiyim/)

Hissettiklerin içinde bulunduğun durum haklı olarak seni çok yıprattı ki bu kadar samimi bir şekilde hissettiklerini tüm çıplaklığı ile bizlerle paylaştın. O kadar samimi o kadar içtendi ki yazdıkların bi çoğumuz satırların sonunu ağlamaktan okuyamadık. Gamze , herkes senin için dua ediyor bir an evvel ilik bulunsun sağlığına kavuş diye, sakın ama sakın mücadeleyi bırakma ..

Senin bu serzenişin öyle bir sinerji oluşturdu ki artık bir misyon üstlenmiş durumdasın, bu nedenle seyahate gitme hayalinden vazgeç çünkü senin öncülüğünde seninle aynı duyguyu paylaşan insanlar sanırım diğer “Gamzeler” için bir şeyler yapma çabası içerisinde olacaktır. Maalesef ülkemizde eksikliklerimiz , yetersizliklerimiz yüzümüze vurulmadan fark edemiyoruz..

 Artık daha duyarlı daha sevgi dolu , inanan ama toplumu ve kendi kaderi için sadece inanmanın yetmediğini bilen çalışkan, duyarlı ve mücadele eden , sadece kendi için değil, çevresi için de çalışan bir toplum yaratabilmek adına bizim sana ve diğer “Gamzelere”  ihtiyacımız var…

11 Şubat 2012 Cumartesi

14 ŞUBAT SEVGİ GÜNÜ


Sosyal medyada 14 şubat sevgililer günü kalksın , kutlanmasın hatta ve hatta tüm özel günler kalksın diye söylemleri izlemekteyiz şu son günlerde .

Günümüzde zaten yoğun çalışma temposu ve stres nedeni ile sevmeyi unuttuğumuz sevdiklerimizi ihmal ettiğimiz bir kısır döngü içerisindeyiz . 14 şubat sevgililer günü değil, sevgi günüdür ve bu özel günde sevmenin sevilmenin nekadar değerli olduğu birkez daha herkes tarafından hatırlanır . Böylesine özel günler olmasa ör. Anneler günü , babalar günü , sevgililer günü, kadınlar günü ve hatta aids haftası vb. gibi acaba kaçımız rutin hayatı içerisinde aynı duyarlılığı gösterir bilemiyorum.

Bu nedenle böyle özel günler olmalı ve sahip çıkılmalı ki herkes kendi dışında ki hayatları da hatırlasın önemsesin.

Sevdiklerinizi seni seviyorum sözcüğünden mahrum etmediğiniz bu özel günde sevgiyle dolup taşmanızı umarım.

Tüm sevdiklerim ve bütün insanların 14 şubat sevgi gününü kutluyorum.

14 Ocak 2012 Cumartesi

BİR ULU ÇINAR DAHA DEVRİLDİ : RAUF RAİF DENKTAŞ


Bir çınar daha devrildi ; bugün hür ve özgür cumhuriyetimizde yaşıyor oluşumuzu borçlu olduğumuz Kurucu Cumhurbaşkanımızı kaybettik. Bu vesile ile daha önce yitirmiş olduğumuz tüm mukavemetçi mücahitlerimizi  saygı ile anıyor allahtan rahmet diliyorum.

Tüm çocukluğum dedem Hüseyin Kandulu’dan TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) kuruluşunu varoluş mücadelesini ve bu mücadele de dava arkadaşı olan Dr. Fazıl Küçük , Rauf Denktaş , Kemal Tanrısevdi ve diğer arkadaşlarının yılmadan korkmadan gösterdikleri azimli vefalı çalışmaları dinlemekle geçti. Tüm bu insanlar Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesinde hayatlarını ortay koydular ve bu çizgilerini hiç bozmadılar. Bu uğurda evlatlar kaybettiler, eşler , aileler kaybettiler ama yılmadılar. Sayın Denktaş’la hatırladığım ilk karşılaşmam yeğenimin düğünüydü, sanırım 5-6 yaşlarındaydım bana büyüyünce ne olmak istersin diye sormuştu bende doktor demiştim, bende kendisine sen ne olmak istersin Denktaş amca diye karşılık vermiştim , bana : keşke bende tekrar senin yaşında küçük bir çocuk olup senin gibi özgür çocukluk yaşayabilsem demişti . Ben bu cümlesini hiç unutmuyorum ve hiçbir çocuğumuzun böyle bir cümleyi söylememesi için elimden geleni yapıyorum..

Ve sevgili Denktaş amca ben bugün sana söylemiş olduğum gibi doktor oldum , sen belki benim gibi tekrar çocuk olamadın ama 13.01.2012 tarihi itibarı ile ölümsüz oldun.

6 Ocak 2012 Cuma

Hakan Şükür'e demokrasi Doktorlar'a zulüm

Pek fazla veryansın etmeyi veya siyasete malzeme konular hakkında konuşmayı sevmesemde bazen insanı öyle bir noktaya getiriyorlar ki içinizdekini söylemek zorunda hatta haykırmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu yazı sadece kendi görüşlerimi ve inandığım doğruları yansıtmaktadır. Doğru ve iyi olanları övdüğümüz gibi yanlış olduğunu düşündüklerimizi belirtmemizin de bir vatandaşlık görevi olduğunu düşünerek :

Türkiyede şuan doktorlar zorunlu (mecburi) hizmet adı altında görevlendirilmekte ve bu görevi yapmadan diplomalarını alamamakta yani özgürce çalışamamaktadır. Yeni yapılan yasalar ile doktorlar ve öğretmenler mesai saatlerinden sonra özel sektörde veya muayenehanelerinde çalışamamaktadır ve bunlar demokratiktir!!! diğer taraftan milletvekillerimiz ek iş yapabilmektedir ve bu etik demokratik diye nitelenip hiçbir tepki verilmemektedir. Sayın Hakan Şükür eğer siz bizim vekilimiz iseniz , size sesleniyorum lütfen yorumculuk yapmaya devam edin ancak bu demokrasinin tüm meslek gruplarına uygulanması için sesiniz mecliste sesimiz olsun çünkü etik koşullar içinde herkes bu hakları elde etmelidir.